Bayburt İl Sağlık Müdürü Dr. İlker HANCİ “02 Nisan 2018 Dünya Otizm
Farkındalık Günü” olması münasebetiyle yazılı bir açıklama yaparak otizm günü
konusunda şunları ifade etti;
Otizm, yaşamın ilk üç yılı içinde belirti veren ve yaşam
boyu devam eden, sosyal etkileşim, sözel ve sözel olmayan iletişim problemleri,
tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanları ile kendini gösteren, karmaşık
gelişimsel bir bozukluktur.
Göz temasında yaşanan sorunlar,
karşılıklı dikkatin gelişmemesi, göz göze gelindiğinde anlamlı bir iletişim
kurulmaması, bebeğin gereksinimlerini ifade etmek için değişik ağlamalar
kullanmaması, nesnelerle ilgilenmemesi, kucağa alınınca susmaması, kucağa
alınmaya direnmesi şeklinde erken belirtiler saptanabilir. Bununla birlikte
otizmin kesin tanısı için kullanılan nesnel objektif bir yöntem, biyolojik bir
tetkik olanağı yoktur. Gözleme dayanarak ve aileden alınan bilgilere göre tanı
konur.Eğer çocuğunuz:
·
* Başkalarıyla göz teması
kurmuyorsa
·
* İsmini söylediğinizde
bakmıyorsa
·
* Söyleneni işitmiyor
gibi davranıyorsa
·
* Parmağıyla istediği
şeyi göstermiyorsa
·
* Oyuncaklarla oynamayı
bilmiyorsa
·
* Akranlarının oynadığı
oyunlara ilgi göstermiyorsa
·
* Bazı sözleri tekrar
tekrar ve ilişkisiz ortamlarda söylüyorsa
·
* Konuşmada akranlarının
gerisinde kalmışsa
·
* Sallanmak, çırpınmak
gibi garip hareketleri varsa
·
* Aşırı hareketli, hep
kendi bildiğince davranıyorsa
·
* Gözleri bir şeye
takılıp kalıyorsa
·
* Bazı eşyaları
döndürmek, sıraya dizmek gibi sıra dışı hareketler yapıyorsa
·
* Günlük yaşamındaki
düzen değişikliklerine aşırı tepki veriyorsa otizm açısından değerlendirme
yapmak gerekir.
Bu çocukların erken
dönemde tanı alması ve uygun eğitime başlanması, durumun gidişatı ve ilerleyen
dönemlerde karşılaşılabilecek problemlerin en aza indirgenmesi açısından çok
önemlidir. Uygun bir eğitim planı ve bazı durumlarda ilaç tedavisi ile otizmin
bazı belirtileri ortadan kalkabilir, uyum yetenekleri ve becerileri
geliştirilip kendi kapasitesi içinde mümkün olan en üst düzeye getirilebilir.
Bu eğitimlere ailenin de katılımı şarttır; ayrıca yoğun ve sürekli bir eğitim
gerekir.
Teşhis sonrasında pek
çok anne-baba kendilerini suçlu hissedebilir ya da çocuklarına nasıl davranacaklarını
bilemez. Eşlerin bu süreçte birbirlerini suçlamaları, suçu diğerinde ya da onun
ailesinde aramaları ve bu sebepten onu yargılamaları bireysel ve birlikte baş
etmeyi çok zorlaştırır.
Eğer otizmli bir
çocuğunuz varsa yakınlarınıza çocuğunuzun otizmli olduğunu söylemekten
çekinmeyin, onu toplumdan ayrı tutmayın. Çocuğunuzun normal bir yaşama alışması
ve öğrenmesi için buna ihtiyacı var.
Otizmli
bir çocuğunuz var diye yaşamdan kopmayın. Arkadaşlarınızla buluşmaya, sevdiğiniz
sosyal faaliyetleri yapmaya, bir hobiyle uğraşmaya mutlaka vakit ayırın. Gerek
görürseniz psikolojik destek almaktan çekinmeyin.
Eğer çocuğunuzda
bahsedilen belirtiler varsa çocuğunuzun değerlendirilmesi için ilinizde bulunan
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Polikliniği’ne veya Rehberlik ve Araştırma
Merkezi’ne başvurabilirsiniz.
Biz de vatandaş olarak
otizmli bireyleri dışlamadan farklılıklarını kabul edip bizimle aynı
imkânlardan yararlanmalarına fırsat vermeliyiz.